
Vitis labrusca L.
Kokulu üzüm
Yerel Adı
Kokulu kara üzüm, çilek üzümü, Laz üzümü
Çeşit Adı
Kokulu üzüm
Eser tekniği
Kâğıt üzeri suluboya
Boyutları (boy x en cm):
46 x 61 cm
Kısımlar ve ölçek bilgileri
[A] Genel görünüş (x1)
Ressam
Nurcihan Kahraman
Isabella', kökeni Kuzey Amerika olan ve olasılıkla 19. yüzyılın ortalarında Avrupa’ya, oradan da Anadolu’ya yayılan bir Vitis labrusca L. çeşididir. elir. Özellikle çok nemli Karadeniz ikliminde mantar gibi hastalıklara dayanıklılığı nedeniyle kıyı köylerinde, Trakya’da ve bazı Marmara bölgelerinde ev tipi bağlarda yetiştirilen, halk arasında "çilek üzümü”, “laz üzümü", "hambal üzümü" ya da "misket kara" gibi adlarla anılan bir çeşittir.
Yoğun aroması, mor-mavi kabuğu, kolay soyulan yapısı ve tok çekirdekleriyle karakteristik olan Isabella üzümü, hem taze meyve olarak yenir hem de ev yapımı şıra, reçel, üzüm suyu, pekmez, hatta yerel ölçekte şarap üretiminde kullanılır. Yaprakları sarma yapımında tercih edilmez, ancak meyve suyu ve tatlılarda kendine has rayihasıyla ayrı bir yere sahiptir. Isabella'nın yerel mutfaklardaki en yaygın kullanımı, şerbet, kaynatılmış üzüm suyu, üzüm peltesi (muhallebi benzeri tatlılar) ve reçel formundadır. Taze tüketildiğinde ağızda kalan misk benzeri yoğun tadı nedeniyle “çocukluk üzümü” olarak da hatırlanır. Folklorik olarak, kokulu üzümü bağ bozumunun coşkusunu, köydeki imece kültürünü ve çocukların sepet diplerinden üzüm aşırdığı zamanların tatlı anısını simgeler. Özellikle Karadeniz kırsalında, üzüm sıkarak yapılan “kara üzüm kaynatması”, hem bir gıda hem bir sosyal etkinliktir. Rize ve çevresinde çok sevilen ‘pepeçura’ ya da pepeçi’ tatlısı, sadece İsabella çeşidinden mısır unu, şeker ve mısır nişastası katılarak yapılan jöle kıvamında bir üründür. Kimi bölgelerde, bu üzümün fazla verimli olması nedeniyle "ne versen çıkar" denilerek kanaatkârlık ve verimlilikle ilişkilendirilir.
Bugün endüstriyel üretimde sınırlı yere sahip olsa da, kokulu üzüm hâlâ Anadolu’nun bazı kıyı köylerinde, taş duvarlara sarılmış ev bağlarında, çocukluğun tat hafızasında ve kadim bir misafirperverlik geleneğinde yaşamaya devam eder.
Ressamın Anlatımıyla
Nurcihan Kahraman: “Bu üzümün bizim hikayemizle kesişmesi 1974 yılına uzanıyor. Bulgaristan'dan göçen eşimin ailesi önce İzmit Derince'ye yerleşiyor. Orda 1950 yılında göçen akrabalarının yanlarına gidiyorlar. Akrabalarından birinin eşi Karadenizli. Evlenirken kızın babası bu üzümü onlara evlerinin bahçesine dikmesi için veriyor. Kayınpederim Bulgaristan'da çiftçilik yaptığı için kendi bağları ve bahçeleri var. Çok sevdikleri bu üzümü; bıraktıkları topraklarını anımsattığı için kendileri de evlerinde yetiştiriyor. Yıllar sonra İstanbul'a gelirken de yanlarında getiriyor. Ben evlendiğimde evlerinin önünde kaldırımdan 3. katın terasına kadar çıkan bir asma vardı. 2010 yılında belediye kaldırımları düzenlerken bu asma maalesef yerinden çıkarıldı. O zaman hepimiz çok üzülmüştük. Ama daha öncesinde Silivri'deki yazlığımızın bahçesinde çoktan yeşermişti ve bol bol ürün vermeye başlamıştı bile. Kayınpederim hala çevredeki komşularına bahçede bu asmadan çelik üretmeye devam ediyor. Bir Karadenizli kızın evlenirken çeyizinde gelen baba yadigarı kokulu üzüm, yıllar sonra hala sofralarımızı şenlendirmeye ve eskileri hatırlatmaya devam ediyor.”
Teşekkürler
Kokulu üzüm ile bağını yıllardır büyük bir emekle yetiştiren ve yalnızca bana değil, birçok kişiye de bu eşsiz kokuyu ve lezzeti ulaştıran sevgili babama gönülden teşekkür ederim.