
Smilax excelsa L.
Dikenucu
Eser tekniği
Kâğıt üzeri suluboya
Boyutları (boy x en cm):
29.8 x 40 cm
Kısımlar ve ölçek bilgileri
[A] Genel görünüş (x1) [B] Çiçekli dal görünüşü (x3) [C] Meyve kümesi görünüşü (x3) [D] Tekli meyve görünüşü (x3)
Ressam
Büşra Bayçelebi EkşiAnadolu'nun ormanlarında ve su kenarlarında doğal olarak yayılan dikenucu (Smilax excelsa), halk arasında “sarmaşık”, “kılçıkotu” ve “melengiç asması” gibi isimlerle de tanınır. Güçlü gövdesi ve dikenli yapısıyla doğanın enerjisini taşıyan bu bitkinin genç sürgünleri, özellikle ilkbaharda toplanarak geleneksel mutfaklarda sofralara taşınır. Ege ve Karadeniz kıyılarında, taze sürgünler haşlanıp salatalarda, zeytinyağlı yemeklerde ya da yumurta ile kavrularak sıcak yemeklerde değerlendirilir. Dikenucu kavurması, turşusu ve dikenucu böreği gibi yöresel tariflerde kendine yer bulan dikenucu, mayhoş tadıyla farklı otlarla harmanlanarak da tüketilir. Halk hekimliğinde ise genç sürgünleri ve kökleri, iltihap giderici ve kan temizleyici özellikleri nedeniyle geçmişte şifa arayışlarında kullanılmıştır. Lifli yapısı sayesinde sarılıcı gövdesinden ip ve sepet dibi örülmesi gibi kullanımlar da geliştirilmiştir. Anadolu kültüründe doğadan beslenen yaşam biçimlerinin bir parçası olmuş, geçmişten bugüne aktarılan bilgilerle varlığını sürdürmüştür.
Ressamın Anlatımıyla
Büşra Bayçelebi Ekşi: “Çocukluğum, köyüm Çamburnu. Trabzon ili, Sürmene ilçesi, Çamburnu beldesi. 9 yaşından itibaren; 8 sene boyunca, her yaz 3 ay yaşadığım yalıdaki (sahil) Yeşil Evimiz. Size sadece çocukluğumu anlatacağım. O zaman da çok sevdiğim bitkilerin artık benim için yeri bambaşka oldu. Çamburnu, deniz seviyesine kadar inen Sarıçam yani sürmene çamı (Pinus sylvestris var. elicinii) ve doğu ladini (Picea orientalis) ile Türkiye’ deki iki bölgeden biri. Kuzeyden gelen göçmen kuşların Doğu Karadeniz dağlarına ulaştığı ilk yerdir. Ben bu bilgileri Bitki Ressamlığı ile ilgilenmeden önce de bilir, herkese anlatırdım. Her Doğu Karadenizli, Çamburnu’nu mutlaka bilir ve güzel anıları vardır. Çünkü meşhur Sarıçam Ormanıyla, o alanda 1985 li yıllardan beri yapılan şenlikleriyle herkesin bir anısı olmuştur, bir çay içmişliği vardır. Şimdiki adı; Çamburnu Tabiat Parkı. Oradan aşağı sahile inin, mavi bayraklı plajımız vardı. Çocukluğum o karanlık ama tertemiz sularda geçti. Denize kavuşmak için 2 şeritli yoldan karşıya geçmemiz yeterliydi. Her yer bizimdi. Yüzmeyi orada öğrendim. Artık o temiz deniz yok. Köylüler; kısacık kalan 50 metrelik kumsalları da ellerinden gitmesin diye mücadele veriyor. Şenliklerin yapıldığı, her yıl deli gibi horon edilip eğlendikleri, eskilerin odununu ettiği, ineklerine yaprak süpürdüğü, muhteşem bir ekosisteme sahip orman Ocak 2017 de yandı. Senelerce Trabzon ve Rize’nin çöpleri Çamburnu’nda toplandı. Artık eski tadı olur mu benim çocukken yediklerimin? Hep düşünüyordum zaten; dünyada, Sarıçamın deniz seviyesine indiği yerler sayılı iken, burası neden gerektiği değeri görmez. Görmedi de. Çokça da hikaye dinledim, en sevdiğim şeydi yaşlıları dinlemek. Mizmilak yemeği; Dikenucu'nun bahardaki yeni sürgünlerinden yaparlardı, diken kavurması derler. Turşusu da olur. Kışın olan kırmızı tohumlarını o yöredeki her çocuk yemiştir. Ormana çıkarsınız, Sarıçam dan sakızı alırsınız, Dikenucu meyvesinin içinden de zarı ayırır karıştırırsınız, oldu mu size sakız. Hem de balonlu sakız. Şimdi düşünüyorum, çamlarda olması gerektiği kadar çam sakızı var mı? Dikenucu’nu bolca bulabilir miyim? Bunları benim çocuğum neden yaşamasın?
Aldım götürdüm oğlum Batu' yu Çamburnu Tabiat Parkına. Benim çocukluğum gibi mi? Hiç değil! Zor bulduk ama, bulduk. Birlikte Dikenucu yedik. Sevmedi pek. Çamlarda sakız bulamadık. Ona balonlu sakız yapamadım. Orada olmaması gereken işletmeler ve doğa dışı dikilen süs bitkilerine iç çekerek baktım. Oğluma anlattım. Mutluluk, hüzün benimle oldu.”
Teşekkürler
Çamburnu bölgesine ilişkin katkıları için Çamburnu Belde yerlileri Gökçe Erhan ve Elif Müsellim’e, Çamburnu Doğa Kültür Sanat Derneği’ne ve kıymetli yönlendirmeleri için Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Sefa Akbulut’a teşekkür ederim.